24 Aralık 2013 Salı

TOTTİ'NİN EFSANE AYARI

Bildiğimiz gibi şehir efsanesi olan Francesco Totti, Lazio'lu oyunculara saha içinde verdiği ayarlar yetmiyor, artık şehirde lazio fanlarına ayar vermeye başlamış..


Bkz: 
http://alkislarlayasiyorum.com/icerik/87309/francesco-totti-balkondaki-lazio-taraftarina-ayar-vermek

1 Aralık 2013 Pazar

Buffon'dan Totti'ye..

"Sevgili Francesco, İtalya futbolunda tarih yazdın. Serie A'da 20 yıl mükemmel bir başarı. Hala Roma-Foggia maçında attığın ilk gol hafızamda.
Biz arkadaşız ve seni ne kadar önemsediğimi bilirsin. U-15 Milli takımına beraber başlamıştık. Milli takımda birlikte muhteşem yıllar yaşadık ve Serie A'da rakip olmaya devam ediyoruz. Arkadaşlığımızı unutup bir şampiyon gibi bana birçok gol attın. (Kesin bir sayı verecek olursam 10) Maçların bitiş düdüğünden sonra ise birbirimize hep gülümsedik. Penaltını kurtardığım zaman bile üzüldüm.
Çok şanslı bir jenerasyondan geliyoruz. 30 yaşını geçtikten sonra her sezon 7 yıl gibi geliyor ancak sen bir türlü yaşlanmak bilmedin.
Sen sadece İtalya futbolunda tarih yazmadın. Şimdi ve yakın gelecekte de yazmaya devam edeceksin. Asla şüphe duyulmayacak bir futbolcusun. Bana göre her zaman tam bir İtalyan oldun. Kucak dolusu sevgiler, arkadaşın Gigi."

24 Kasım 2013 Pazar

DÖNÜM NOKTASI

Türkiye'de Galatasaray'ın arayı iyice açacağı ya da yeni bir Fatih Terim dönemini beklemeye mecbur kalacağımız sürece yaklaşmaktayız.
Bu süreci tetikleyecek iki husus var. Birincisi, yabancı kuralındaki nihai karar ve bu kararın Galatasaray lehine sonuçlanması ikincisi ise Roberto Mancini'nin ocak ayında yapılacak olan değişikliklerden sonra (Gelen-Giden Transferler,Avrupa kupası
vaziyeti) süreci nasıl idare edeceği.

Mantıklı düşünürsek mutlaka bir şeylerin değişeceğini tahmin edebiliriz. Geriye döndüğümüzde hiçbir şey değişmesede mutlaka takviye yapılacaktır. Sonrasında Galatasaray'ın lig dominasyon ihtimali açıkcası avrupadan elendiği zamana göre değişir ki, dürüst olmak gerekirse takımın potansiyeli CL yarı finali görebilir ama biz sadece takımda bulunan potansiyelden bahsediyoruz, önemli olan bu potansiyele erişebilmek sadece biraz zamana ihtiyaç var Mancini bunun için uygun bir teknik adam. Bir kaza olup Avrupa liginde devam edilmesi halinde bugünkü grup mücadelesi veren takımların performansına baktığımızda Galatasaray, Türkiye'nin 3. Avrupa kupasını alıp gelir. Asıl önemli olan ise takımın ocak ayından sonra kazandığı dinamiğin bozulmaması. Mancini'nin takıma kattığı bir ivme olduğunu inkar etmek için bu renkleri sevmiyor olmak lazım. Ama mesele 3-5 maç üst üste kazanmak değil, devamlılık..
Bu ivmenin kaybedilmemesi durumunda, Roberto Mancini sanılanın aksine Terim'in ve Luce'nin koltuğuna oturacaktır. Avrupada büyük işler beklemeksizin 9 puanlık farkı kapatıp şampiyon olursa Galatasaray, Mancini'nin türk futbolunda 'benim de adım var' dememesi için bir neden kalacağını sanmıyorum.

30 Eylül 2013 Pazartesi

Mancini'nin Galatasaray'ı

Fatih Terim'in gidişinden sonra boşalan koltuğa kimin oturacağı merak konusuydu, ancak eylül-ekim ayı itibari ile teknik adam havuzunda takıma uygun çalıştırıcı bulmak elbette sıkıntılı bir süreç olduğu bilinir. Adaylar arasında tercih; Athletic ile UEFA finali yaşayan ve La Liga gibi zor bir ligde başarı yakalamış Bielsa ile 12 senelik teknik adamlık kariyerine 12 kupa sığdırmış, ortalama her sezon takımına bir kupa kazandırmış Roberto Mancini arasında tercih yapılacaktı, nitekim yönetim Mancini tarafında karar kıldı.


Futbolculuğunda Sampdoria efsanesi olan Mancini'nin İstanbul'a gelmeden İnter, Manchester City gibi takımları çalıştırması taraftar ve kulübümüz için büyük avantaj çünkü; 12 sene taze bir süreç ve çaylak teknik adamlar kalfalıktan ustalığa terfi etmek için sürekli kulüp değiştirirler. En büyük şansımız, Mancini'nin buraya 'Tecrübe' sıfatını almış olarak gelmesidir.


İtalyan Futbol Akademisi,Coverciano'da eğitim alan Mancini taktiksel zekası ve savunma bilgisinin neredeyse tamamını bu özel okulda almıştır. Günümüze baktığımızda Prandelli, Benitez, Ancelotti ve en büyük ürün Arrigo Sacchi (Van basten, gullit, rijkaard'ı Milan'a dahil eden teknik adam) gibi çalıştırıcılar eğitimlerini Coverciano'da tamamlamıştır. Okulun genel mantığı; Pozisyon alma, Zamanlama, Savunma yerleşimi ve 4-4-2'nin 4-4 dikdörtgeninin savunma ağırlıklı olmasıdır. Zaman geçtikçe Mancini bu mantıktan farklılık göstererek 4-4-2 de orta 4lünün kenar oyuncuları genellikle göbekten devşirme oyunculardan oluşturmuştu, bunu şöyle açarsak; David Silva'yı Sol kanatta Samir Nasri'yi Sağ kanat çizgisinde oynattı. Taktiksel zekası, kanat oyuncularının içeri penetre eden, adam eksiltebilen ve düz kanat oyuncularına pek şans vermediği yönünde olduğunu görebiliyoruz. Fatih Terim'in istediği Bruma'nın bu formasyonda forma giymesi belki sıkıntı yaratabilir ancak Amrabat yüksek ihtimal sezon sonu veya ara transfer döneminde ayrılacaktır. Şöylede düşünülebilir; Bruma ve Amrabat gibi çizgi futbolcularını merkez oyuncu profiline devşirme yöntemini kullanarak oyunculara şans verebilir, nitekim City'de kanat oyuncusu olan James Milner'ı zamanla Gareth Barry'nin yanına sokularak daha çok merkezi çoklayıp 4-4ün dikdörtgenini böyle oluşturduğunu gördük.Tabi ki bir çok formül mevcut ama öngörülen taktik böyle olması bekleniyor.


Roberto Mancini, Galatasaray'ın efektif iki liberosunu bozmadan oyun kurgusunu şekillendirmesini beklemek doğru olur. Ayağında top tutabilen,saha görüşü muazzam ve 'Gezici' olarak nitelendirdiğimiz Selçuk İnan'dan vazgeçmeyecektir. Yanında kuvvetli,tekniği yüksek ve mücadeleci ön libero Felipe Melo kurgunun temel ögeleri. Oyun içinde 4-4-2 ile başlayıp gidişata göre, orta sahanın ofansif oyuncusunu orta dörtlünün önüne atmayı seven teknik adam için Wesley Sneijder bulunmaz hint kumaşı. Çift forvette şimdiye kadar sıkıntı çekmeyen Mancini geriyi daha sağlam tutmayı da deneyebilir bunun için Burak Yılmaz'a kulübe yolu gözükmesi olası. Bu durum Wesley Sneijder'in formunu biraz daha arttırabilir. 4-4-1-1 in forvet arkası, daha az koşan, az efor sarf eden ve performansını 90 dakikaya yayabilen bir oyuncu olması Sneijder'in, Diego Milito ile geçirdiği başarılı sezonu Drogba ile geçirmesi bizim için sürpriz olmaz.


Roberto Mancini Galatasaray'ımıza Hayırlı Olsun.
Nice Şampiyonluklara..

24 Eylül 2013 Salı

FATİH TERİM!

Fatih Terim A milli takımın başına geçtiğinden beri ortada büyük bir kaos oluştu,yönetimin güveni sarsıldı ama az da olsa hocaya güvenilmesi gerek işini adabıyla yapan ender kişilerden, bizim burda bunu tartışmak haddimiz bile değil, yaşanan kaos gerek taraftarın gerek oyuncuların fazlasıyla canını sıkmış durumda, hoca ne yapacağını çok iyi bilir,bu konu gereğinden fazla uzadı ve böyle devam ettiği sürece zarar gören takım olacaktır.

17 Eylül 2013 Salı

GALATASARAY - Real Madrid

Öncelikle, 17 Eylül akşamı gerek Pegasus tribününde gerek Güney arkasında 90 dakika susmayan taraftara helal olsun demek gerekir, yüreği büyük insanlar. Tek yürek olmak önce tribünden başlar sonra sahanın içinde tamamlanır, dakika 70 iken doğu ve batı tribün bomboş kaldı, bu insanların Galatasaraylılığı bu kadar, skor taraftarı olan insanların kombinelerini, bilet haklarını arma sevdası olan insanlara bırakması en mantıklısı, kalkıp giden insanların yatacak yeri yok, onlara sözüm bu kadar. 


Saha içine baktığımızda saatli bomba Dany idi. Geçen sene oynanan Real Madrid maçındaki gibi sahanın yıldızıydı. Böyle bir rakibe karşı doğru atletti, güzel savundu ama Selçuk İnan'ın savunma önünden top alamaması şişirme toplarla hücum yapmamıza sebep oldu ve kafalarda Fatih Terim'e sorulması gereken çok soru birikti. Bunlara kendimce cevaplar arayarak bitirdim haftayı.


1-Sabri Sarıoğlu'nun Eboue'den ne eksiği var? Bu sorunun cevabı üzülerek cümlede gizli.


2-Selçuk İnan neden çizgide oynadı? Kariyeri boyunca box to box oynamış oyuncu neden çizgiye yakın oynar, Üstelik hantal ve adam eksiltme becerileri fiziksel mücadeleye bağlı değil zihinsel. Karşı oyuncu Madrid gibi tehlikeli bir takım olduğu zaman Selçuk'un kanatta oynaması bir anlam ifade etmiyor. (bkz:Misimovic'in sol açıkta denenmesi alınan verim = sıfır.)

3-Burak Yılmaz. Konsantre 0, sahada ruh gibiydi. Pepe ve Ramos'un arasında ezildi. Drogba da çıkınca tamamen kayboldu. Lazio'ya gidememesi daha doğrusu müsade çıkmaması bunun temel sebebiyse doğrudan kulübeye alınmalı. Bir profesyonel futbolcu eğer topa küsüyorsa onun futbolculuğundan şüphe ederim.

4-Chedjou. Lille gibi bir takımda 6 sene geçirmiş ayağı düzgün deneyimli bir stoper. Neden Selçuk'un top çıkarma görevini, şişirerek değil de saha görüş yeteneğini kullanarak, ayağa paslayarak veya yerinde uzun top atarak yapmadı ?

5-Neden Engin Baytar? Cüneyt Çakır polemiğinden sonra kaybedilen oyunu dikine kurma yeteneği, topu sürekli ezmesi ve sahadaki dar görüşü uzun süre eksik oynamamıza neden oldu

6-Wesley Sneijder. Oynayan forvetlerin verimsizliği, forvet arkası oyuncusunun performansını inanılmaz derecede etkiler. geldiğinden bu yana fiziksel açıdan geliştiği bariz ortada, bir şeyler yapmaya çalıştı ama anlam ifade etmedi. 

7-Felipe Melo. Yanlış görmediysem Benzema'nın golünde asisti yapan oyuncumuzdu. Hava toplarını indirmenin kuralını futbol okullarında öğretirler; takım arkadaşının ayağına veya yenilen atakta havaya vurularak takım arkadaşlarının pozisyon almasını beklemelidir. O pozisyonda, görmeden Riera'ya oynamaya çalıştı en büyük hatayı yaptı. Geçen sene Schalke maçında kovalamadığı adam bize gol atmıştı ve suç Melo'ya aitti. Hatası ezber oynamak, Brezilyalı oyuncularda bu sorun var kimi becerir kimi beceremez.

Bu maddelerden sonra aklıma kalan son düşünceleri de sizinle paylaşıp yazıyı bitirmek istiyorum. Rakip beklerin hücumcu olmadığı Fatih Terim tarafından oyuncularımıza anlatıldı ve en büyük yanlış burda yapıldı. Sağ ve Sol bekler 2.yarı ileri geri işlediler ve dengemizi bozdular. Benzema gibi yeteneksiz forvetten gol yedik, bunlar üstünde durulması gereken hatalar. Riera bu sene top oynamadı ama çıkıp aslanlar gibi oynadı. Tecrübesiyle sol açıktan bek yaptıysak, buna neden olanlar şapkayı önlerine koyup düşünmeli. Son olarak Bruma'nın ceza sahasına kıvrılıp Lopez'in üstüne vurduğu pozisyondan sonra gösteriği tepki bu çocuğun ileride iyi işler yapacağının kanıtı. Üzerine düşülmesi gerek çok büyük yetenek. Gerekirse  kontenjanı açabilmek için Eboue kesilmeli Sabri ile başlanmalı. 17 Eylül gecesinin sonucu ortada. Ancak henüz yolun başı. Oturtmayan taşlar var. Ne olursa olsun, bu çerçeveden bakıldığında düzeleceğini düşünmek, takıma güvenmek biz Galatasaraylıların vaz geçmeyeceği bir motto.

Tüm bu sonuca rağmen, Galatasaray'ı bu turnuvada Türkiye'nin tek temsilcisi olarak izlemek, Dünya'da 165 kanalda 90 dakika yayında kalmak, herşeyi bir kenara koyduğumuzda oldukça prestijli bir event. Unutulmamalıdır ki; Galatasaray bu yolda başı dik yürüyen tek takımdır. Tek krallık Galatasaraylılıktır.

3 Temmuz 2013 Çarşamba

TOTTİİİ TOTTİİİ TOTTİİİ



Franscesco. Roma takımı ve şehriyle özdeşleşmiş "yaşayan efsane". Roma'nın "Gladyatörü", 21 yaşından beri Roma'nın kaptanı. Roma doğumlu, çocukluğundan beri Roma'lı. Çocukken Milan'dan gelen teklifi "ben Roma'da oynayacağım diyerek geri çevirdi. "13 yaşında Roma'ya imza attı. Eski Roma Tanrılar'ını aratmayacak kadarda yakışıklı. E insan bu kadar yakışıklı olunca Totti dediğimizde aklımıza "Futbolu, Roma ve özel hayatı" geliyor. Futboluna diyecek söz yok. Hani bir tabir vardır ya "durarak oynamak", işte Totti durarak oynuyor ama mucizeler yaratıyor. Muhteşem oynuyor. Günümüz futbolunda kaybolmaya yüz tutmuş "forvet arkası" ya da "10 numara" mevkisinin son ve en güzel örneklerinden. Roma şehrine ve takımına olan aşkını duymayan yoktur herhalde. Bazı sözler hem Roma'ya aşkını hemde özel hayatını ne de güzel özetlemiş: "Bensiz Roma, hayat kadını olmayan genel eve benzer." ya da "Bir gecede 6 kızla dışarı çıktım. Hepsini birbiriyle aldattım ama Roma'yı asla aldatmadım." 

İşte böyle bir oyuncu Francesco Totti. İnsan ne zaman izlese her seferinde bir zaman gelipte bırakacağını düşününce fena oluyor. Ama biz şimdilik tadını çıkaralım ve değerini bilelim. 

(Via TribünDergi)

Roma'nın Gladyatörleri


Ruh dendiği zaman akıla gelen 2 insan.
Bir futbolcudan fazlası.

10 Mayıs 2013 Cuma

Adam Olacak Çocuk ''Marco Verratti''



Marco Verratti.

İtalya'nın belki de box oyuncusu olarak Pirlo'dan sonra yetiştirdiği en büyük futbol yıldızı olacak. 

1993 doğumlu Verratti, İtalya milli takımına girmesi biraz sürpriz karşılanabilir ancak yeteneklerini göz önünde bulundurursak gayet normal. Bildiğimiz gibi defansif orta sahaların günümüzde bir çoğu fiziksel özellikleri en üst seviyede ve dişe diş, kana kan futbol oynayarak sahadaki görevlerini yapıyorlar. Verratti'nin inanılmaz top tekniği, agresif futbolu, saha görüşü, yumuşak bilekleri, O’nu oynadığı defansif orta saha mevkiinde avantajlı hale getiriyor. Henüz izlememiş olanlara örnek vererek anlatırsak Pirlo’nun daha teknik ve hızlı versiyonu ile Daniele De Rossi'nin 2000-2005 (gelişme çağı) yıllarının harmanlanmış versiyonu diyebiliriz. Zaten topu alıp götürebilen bir defansif orta saha dünya futbolunda hiç bir zaman ekmeksiz kalmaz. 2014 DK'da Prandelli DeRossi'yi, Barzagli'nin yanında oynatırsa Verratti-Pirlo ikilisi hücum anlamında verimi en üst seviyeye taşıyabilir,tabi ki bu mevki değişimi De Rossi için Bonucci'nin performansına ve fiziksel kapasitesine bağlı. Kişisel görüşüm, böyle oyuncuların Ligue 1 gibi futbol kalitesi düşük liglerde top koşturmamaları. Ama günümüz futbolu endüstriyel olduğu için yapacak pek bir şey kalmıyor.

Sözün özü, bu çocuğa dikkat.

18 Şubat 2013 Pazartesi

Athletic Bilbao - Real Sociedad



Cuma akşamı oynanacak (22.02.2013) Bask derbisi için nefesler tutuldu,1923 Nisan'ından bu zaman mücadele veren her iki tarafında merakla beklediği maç için takımların analizleri yapıldı. 

İlk olarak ev sahibi  Bilbao'da büyük sorunlar var. Önce ki yazılarımda bahsettiğim gibi, geçtiğimiz sezon Manchester United gibi bir İngiliz temsilcisini eleme başarısına sahip olan bir takımdan bu sene eser yok. Arjantinli teknik adam  Bielsa'nın takımın kulesi Llorente ile ters düşmesi üstüne taraftarların idman sabahı Llorente karşıtı pankartlar açması ve sonucunda oyuncunun kampı terk etmesi takım içi dengeleri oldukça bozmuştu. Zaten Llorente'de Juventus ile anlaşarak tartışmalara nokta koydu. 1 Temmuz itibari ile İtalya'da mücadele verecek. Son aylara baktığımızda Bilbao'nun yerel kupada bir diğer bask ekibi Eibar'a elenmesi ve beklentilerin her zaman büyük olduğu maçlarda; Barcelona'dan ve Real Madrid gibi takımlardan fark yemesi taraftarlarda umutsuzluğa yol açtı. Uefa kupasında Lyon,Prag ve İroni Kiryat gibi ekiplerin yanında gruba dahil olan Bilbao taraftarların en kötü 2.lik beklentisini bile karşılayamamıştı. Henüz bir fatura kesilmedi ama sezon sonunda büyük ihtimal Bielsa ile yollar ayrılacaktır. Açıkçası takıma vurulan büyük darbelere rağmen Athletico Madrid zaferi takımı kendine mi getirecek derken,Espanyol'un San Mames de vurduğu 0-4 darbe takımın inişli çıkışlı grafiğine bir yenisini daha eklemişti. 

Deplasman takımı Real Sociedad ise bu senenin flaş ekibi diyebiliriz. 2011 de teknik direktörlük koltuğuna Philippe Montainer geldikten sonra Sociedad tekrar yapılandı. Arsenal'den alınan Meksikalı Carlos Vela ileri uçta büyük fark yarattı, Vela nın partneri olarak Agirretxe'yi gördük. Antonie Griezmann ve Xabi Prieto, bu isimlere önemli ölçüde destek veren isimler. 

Önemli bir diğer konu ise Real Sociedad'ın, Athletic'in tersine Bask bölgesi dışı oyuncu takıma kabul etmesi. İki takımında kurucuları Madrid krallığının baskılarına tek yürek olup mücadele vermelerine rağmen günümüzde transfer politikaları aynı değil. Sociedad'da Meksika dan Carlos Vela, Fransa'dan Antonie Griezmann, Uruguay'dan Dani Estrada ve Chori Castro, Cezayir'den Cadamuro ve Şili'den kaleci Claudio Bravo yer alıyor. Athletic Bilbao'da ise ailenin temel uyruğu mutlaka Bask olması gerek. Öncesinde Bayern'in efsane Fransız beki Lizarazu'nun Athletic'de oynadığını biliyoruz ama anne tarafı bask olduğu için oynaması için bir sakınca yoktu. Bugün ise Amorebieta'nın Venezeuella milli takımı formasını giydiğini görebiliriz fakat, yine anne tarafı bask kökenine sahip olduğu için Bilbao formasını terletiyor. Bu yazı sayesinde bazı sorular cevaplarınıda bulmuştur umarım. Cuma akşamı bizi çekişmeli, aynı kaderleri yaşamış insanların tribün mücadelesi bizleri bekliyor. 

Gönlüm tabi ki de Athletic'den yana ama önce güzel futbol.