22 Haziran 2012 Cuma

Komşu Komşu


EU04'deki zaferden sonra ciddi anlamda bir düşüş yaşayan ve kan kaybeden Yunanistan Milli Futbol takımı, ülkede yaşanan krizlerin bir nebze unutulması için EU12'de beklenenden yüksek bir performans sergiliyor.Gruplardaki başarının en büyük payı, Portekizli Teknik adam Fernando Santos. 

Milli Takımın başına geçme hikayesi enteresan aslında, çünkü federasyonun isteği üzerine değil, halkın isteği üzerine takımın başına gelmiş bir teknik adam olan Santos, oyunu iyi okuma, yerinde değişiklikler, 4-3-3 sistemini iyi bilmesi, oyuncularla iyi bir ilişki içinde olması ve hepsinden önemlisi yunan futbolunu iyi bilmesi,onun bu başarıda rol oynayan en önemli isim haline getiriyor. Theodoros Zagorakis, Stelios Ginnakopoulos, Antonios Nikopolidis gibi ülkede saygı duyulan futbolcuların formalarının emekliye ayrılması büyük kan kaybı olarak nitelendiriliyor olsa da,takım kaptanı Giorgios Karagounis takımda ciddi sorumluluklar üzerine alıyor,orta sahada beyin görevini yapan tecrübeli oyuncu Pana'da kariyerine devam etmektedir.Oyunu iyi oynayan,forvetleri iyi besleyebilen tipik 10 numara adamı. Avrupa'da,İnter ve Benfica'da top koşturmuş olması oyuncuya tecrübe katmış olmasıyla birlikte, kariyeri açısından da iyi bir geçmişe sahip olduğunu bize kanıtlıyor. 

Beğenerek izlediğim oyunculardan biriside Kostas Katsouranis. Katsouranis,defansif orta saha ve merkez pozisyonunda görev yapabilen bir oyuncu.Şampiyonada üçüncü bir stoper gibi gözükse de,hücum anlamında da takıma verdiği kattı yadsınamaz. 

Takımın ileri ucunda tanıdık bir isim var, Theofanis Gekas. Gekas, sezonun yarısını Samsunspor'da geçirerek Türkiye'de bir deneyim yaşadı, Salpingidis ile değişmeli oynayan ve gol yollarında etkili olan Gekas, standartlarda bir forvet, şuana kadar turnuvada pek etkili olamayan Samaras ile uyumu da göze çarpıyor. Her ne kadar, otoriterler tarafından bu gece oynanacak maçta Almanya favori gösterilse de, Yunanlar EU04'de Fransa'ya yaptıklarını Almanlara da yapmak istiyorlar, Karagounis yok, eğer tur atlamak istiyorlarsa yapılacak tek şey, iyi savunma yapıp, takım oyunu oynamak.

21 Haziran 2012 Perşembe

Portekiz Hakkında



Yıllardır Portekiz Milli Takımı'nı, Avrupa Şampiyonası ve Dünya Kupasında; girdiği grupları domine eden, bir Almanya, İspanya ve Avrupa futbol ekolünü yaratan ülkelerin başında görmesekte, oyuncularının mücadeleci yapısı, bitmek bilmeyen enerjileri, taktik açıdan teknik direktörleri ile ilişkileri ve oyuncuların birbirine sadık kalması günümüz futbolunda, onları gözde takımlardan biri haline getiriyor. Hepimizin bildiği gibi bir Madeira çocuğu olan Ronaldo'dan önce, takımın savaşçı orta sahalarına değinmek istiyorum.. Bu isimler Moutinho, Veloso ve Meireles.

Joao Moutinho'dan başlamak gerekirse muazzam bir oyun anlayışı olan, oyunun her iki yönünü oynayabilen, göbekte oynayıp weak foot diye tabir ettiğimiz ters ayaklarını iyi kullanabilen günümüz futbolunda her takıma dinamizm getirebilecek nitelikte bir oyuncu, 2010 yılında Sporting'den Porto'ya Transfer olduğunda Porto bu transferi gerçekleştirerek ne kadar iyi bir transfer politikası izlediğini hepimize göstermişti. 

Miguel Veloso'ya gelirsek, senelerdir beğenerek izlediğim hem sol bek, hem göbekte oynayabilen sol ayaklı mücadeleci bir futbolcu, Moutinho ile uyumunu EU12'de zaten görüyoruz, kariyerini şu sıralar Genoa takımında sürdüren Veloso ; Şampiyona bitiminde İspanya'ya gitme olasılığı dış basınlar tarafından yüksek ihtimal görülüyor. 

Raul Meireles'i bilmeyen yoktur herhalde. Gittiği her takımda başarıya ulaşan ve taraftarların gözde futbolcuları arasında olan Meireles, son 3-4 sene içinde Liverpool-Chelsea oyuncu alış-veriş piyasasında adı geçen futbolculardan biriydi. 2011-2012 Sezonunun başında 12M. Pound'a Chelsea'ye transferi gerçekleşen Meireles, Lampard, Essien, Mikel Gibi, Box oyuncuları ile birlikte forma giymiştir. Portekiz Milli Takımı, Armando Petit, Deco gibi orta sahanın kaliteli futbolcularını emekliye ayırdıktan sonra bu oyuncular ile çalıştığı için gerçekten çok şanslı. 

Takımın tek sorunu şimdilik forvet pozisyonu gibi gözüksede henüz 20 yaşında olan Benfica'lı genç yıldız Ricardo Oliveira, 10 sene sıkıntıyı ortadan kaldırabilecek gibi gözüküyor, Helder Postiga'nın formsuzluğu, Hugo Almeida'nın gerek Beşiktaş'ta gerek Milli Takımdan inişli çıkışlı performansları, teknik adam Bento'nun hoşuna gitmesede Postiga'ya eli mahkum durumda. Elbet O da, oyunu iyi oynayabilen ve harika bir kale önü oyuncusu olan eski toprak Pauleta'yı arıyordur ama genç yıldız Ricardo, Bento'nun sıkıntısını çözebilir.

Son olarak takımın demirbaşları Ronaldo,Nani ve Bruno Alves. 

Sir Alex'in vazgeçilmezi olan ve Premier Lig gibi bir ligde top koşturan Nani, Milli Takım için çok şey ifade ediyor. EU 12'de sürükleyiciliği, Postiga'ya attırdığı gol, Ronaldo ile uyumu göze çarpıyor. Bruno Alves ise Porto'nun ekmeğini yiyen ve 2010'da Zenit'in yolunu tutan yetenekli bir stoper. Cristiano Ronaldo'dan bahsetmeye gerek yok sanırım ona bir gün ayrı bir parantez açacağım. Çünkü O' en iyisi.