29 Aralık 2012 Cumartesi

Selçuk İnan Bir Tutkudur..


Tanrı'nın bir Galatasaray taraftarına armağan edeceği en güzel hediye idi.

18 Kasım 2012 Pazar

Bilbao'ya Ne Oldu?



2011-2012'nin rüya takımı olan Athletic Bilbao geçtiğimiz sene kapasitesinin üzerine çıkarak Avrupa kupası finali oynamıştı. Bielsa'nın gelişi ile takım büyük gelişme gösterdi ama bir yere kadar. Bask politikasının, spora da yansıdığı bu tarihte dışardan oyuncu alımı yapmayan Bilbao, bu yaz ayında Javi Martinez'i, Almanya'ya yollayarak rüya takımın omurgasını yok etmiş oldu, Ander Herrera, Oscar DeMarcos gibi oyuncuların yükünü hafifleten ve aktif en iyi 20 libero arasında gösterilen Martinez, oyunun iki yönünü de oynayabilen ve saha içinde ki liderlik sıfatını en iyi şekilde taşıyabilen bir oyuncuydu. Solda Aurtenetxe, sağda takım kaptanlarından ve şahsen çok beğendiğim  Iraola gibi rakip takımın kanatlarını koridor yapan iki üst düzey beke sahip Bilbao, bu sene adeta vurgun yaşadı. Takımın geleceği  Muniain  ve Valencia'dan geri toprağına dönen Aduriz  takım içinde bir şeyler yapmaya çalışsa da takımda büyük isteksizlik var.

Son olarak Llorente-Bielsa çatışması. 2012 yaz ayında adı Juventus ile anılan ve büyük ölçüde anlaşma sağlanan Llorente anlaşma suya düşünce Bielsa tarafından önce kadro dışı bırakıldı sonra takımın kötü gidişini göz önünde bulundurarak tekrar 18 kişilik kadroya alması söz konusu oldu.Bilbao'nun aslanı olan Llorente'yi kadro dışı bırakmayı göz alabilen bir teknik direktör nasıl hala takımın başında anlam vermek zor. 17.11.2012 tarihinde oynanan Real Madrid maçında deplasman seyircisinden bile alkış alan oyuncusuna küsen teknik direktörün bu davranışı büyük ego sorunları olduğunu açıkca dile getiriyor.Takımın bu sene avrupa kupasında da başarısız olması ve ligde kötü konumda olması Bielsa'nın vaadesinin dolduğunu açıkca gözler önüne seriyor. İnanıyorum, Ocak ayından sonra Athletic çıkışa geçip ve El Rey Leon'u geri kazanıp Avrupa potasına girecektir..San Mames'de Bask bayrakları açılacak,Old Trafford'da ki Man'U a yaşatılan hezimet yeniden hatırlanacak ,rakiplerin tekrardan korkulu rüyası haline geri dönecektir.

Son olarak kafalarınızdaki ön yargıları yok edin; Bir insan derisinin renginden ötürü San Mames'de ıslıklanmaz, bu şehirde insanlar beyinlerindeki örümceklerden ötürü ıslıklanır.

19 Eylül 2012 Çarşamba

"Galatasaray bir kavşakta duruyor..."

                                                                                                                                               
"Galatasaray bir kavşakta duruyor, ama Galatasaray bu kavşağa açılan futbol yolunda, ne kadar mesafe katederse,tarih yolunda da o kadar ilerlemiş olacak." 

Melih abi tekrar yazmaya başladı. Hoşgeldin Melih Abi.http://besedebiyat.blogspot.com/2012/09/old-trafford-kavsagnda-bir-takm.html?spref=fb

16 Ağustos 2012 Perşembe

Türkiye'de Futbol Adaleti Bitmiştir


Engin Baytar.


İyi mi yaptı ? Tabi ki hayır. Engin'e verilen ceza işin ayrı boyutu. Ama insanın kanına dokunan nedir biliyor musunuz? Sen stadını yak, devletin himayesi altındaki polis araçlarını kullanılamaz hale getir, üstüne şike yap, usülsüzlük yap, örgütte bulunmaktan ceza al, oyuncun ırkçı söylemlerde bulunsun, adın çıkmış dokuza inmez sekize, ama sevgili PFDK o kadar adaletli davrandı ki, kulübe en fazla 3-5 maç ceza vermekle yetindi, yapılanları adeta olmamış gibi gördü. Ama hakeme fiili tahrikte bulunan oyuncumuz Engin Baytar'a tam 11 maç ceza. Daha fazla ne bu kadar adeletsiz olabilir Türk futbolunda ?

Futbol bir toplumun kültürüdür. Yozlaşmayın. Hiç olmazsa kendinize müsade etmeyin.

9 Ağustos 2012 Perşembe

Ağustos ? Derbi ?

Ağustos ayı içinde derbi olur mu ? diye sorduğumuz zaman cevaplar klasik olabilir.
İki ezeli rakip,yorucu geçen sezon ardından,
bir numaralı kupa da kozlarını paylaşacak.
İlk önce rakibimizi ele alırsak;
Dün Romanya ekibi Vaslui ile zorlu bir maç yaptı,1-4 gibi bir skorla kazansa dahi,takım da büyük eksiklikler görüyorum.
Defanstan başladığımız da,Egemen ile Bekir'in tam olarak uyum içinde oynamaması gözleri Joseph Yobo'ya çeviriyor.Everton ile olan pazarlıklar sonucu kadroya geç dahil olması kadro derinliği açısından avantaj olsa da,Yobo'nun Bekir ile uyumu geçen sene dikkatlerden kaçmadı.Fenerbahçe,dün en çok Hasan Ali'nin Bölgesinden pozisyon verdi.Vaslui'nin teknik kapasitesi yüksek orta saha oyuncularının derin topları sürekli Hasan'ın kanadına atıld.Andre Santos'un ayrılığından sonra sol bek için oynattığı oyunculardan verim alamayan Aykut Kocaman,Kayserispor'dan ısrarla istediği Hasan Ali Kaldırım'ı alsa dahi oyuncunun daha pişmesi gerektiğini anlamış durumda olduğunu düşünüyorum,sağ bek bölgesine baktığımızda sanırım en kusursuz oyuncu bu durum içinde Gökhan Gönül..
2 Asisti ile takım içinde olumlu şeyler yapan Gökhan'ın potansiyelli bir oyuncu olduğunu zaten takip eden herkes bilir.Valencia'dan standartların üstünde bir bedelle transfer edilen yerli oyuncu avantajını da kullanan Mehmet Topal tam olarak hazır olmadığını bize gösterdi,İspanya'ya transfer olan Emre'nin açığını kapatabilir mi orasını sezon içinde göreceğiz.
Baroni ve Caner'in formdan düşmemesi kulüp için en önemli artılardan biri,bunların üstüne hem kanat hem ikinci forvet gibi oynayabilen zaman zaman merkez forvet görevini de yapan Dirk Kuyt'un alınması hücum hattının iyi hale geldiğinin kanıtı,ama söylemek istediğim şey şu ki;
geri orta saha da uyumsuzluk ne kadar fazla olursa hücuma da o kadar sorun yansır.
Aykut Kocaman Alex'siz bir oyun şablonunu yavaş yavaş denemeli..

Takımımıza gelirsek,bu sene ne kadar kusursuz bir kadro kurduğumuz aşikar.
Dany,Hamit Altıntop,Umut Bulut,Burak Yılmaz ve Şahsen beklentimin yüksek olduğu isim Amrabat..
Selçuk İnan'ın önderliğinde zengin kadro anlayışı ve tecrübeli teknik ekip sayesinde 2012-2013 sezonunda ve Avrupa'da bu takımın adından söz ettireceği belli.
40.250 Kombine satış rekoru ve hafta dolmadan 800.000 Forma satışı taraftarın Galatasaray Kulübüne ne kadar güvendiğini açıklamaya yetiyor,hazırlık maçlarında ki performansı oyuncuların üst seviyede ki fiziki kondisyonları Fenerbahçe ile yapılacak Süper Kupa maçına hazır olduğunu gösteriyor..
En Kötü Günümüz Böyle Olsun Galatasaray...

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Afacan Çocuk Mario

Barwuah Balotelli..
Aslına Mario'yu sevmez Ganalı Asi Adam,Barwuah'dır.
2 Yaşında İtalyan 'Balotelli' Ailesi tarafından evlat edindi Mario,Gana milli takımı seçme şansı varken İtalya'yı seçmesi sanırım büyüdüğü Palermo kentini daha çok benimsediği anlamına geliyor.Disiplinsizliği ile gündeme gelsede Mario henüz 21 yaşında ve DK14,EU16,DK18,EU20' şampiyonalarında oynama şansı yüksek olarak öngörülüyor.İtalya ve Rusya'da bilindiği gibi ırkçı söylemler diğer ülkelere oranla daha yüksek,Balotelli'de bu söylemlerden nasibini alan topçuların başında geliyor,İtalya kariyerini sonlandırması ırkçı söylemlere bağlanıyor haliyle,City kariyeri başlamadan önce Mourinho ile sorunları basında geniş çapta yer alsa da,Mou Balotelli'yi sevdiği gerçekten çok açıkça belli oluyordu,18 yaşında ilk golünü attığında yine arkasında Mourinho vardı.Milli Takım kariyerine gelindiğinde çok geriye gitmemize gerek yok,dün sona eren turnuvanın yıldızlarından biriydi Mario.Almanya'ya attığı 2 gol onun için farklı bir olay olması ve ülke genelinde kahraman ilan edilmesi Mario'ya tecrübe katıyor.
Afacan çocuğun hayatı kitap olabilir...
Son olarak özel hayatına gelirsek;
Basından takip ettiğimiz kadarıyla,Gittiği benzin istasyonunda bütün arabaların depolarını fulletmesi,geçtiğimiz yılbaşına evsiz 24 arkadaşı ile girmesi gibi enteresan davranışları,ona sempati duymamız için yeterli bir durum.
Durma Afacan Çocuk,gözler senin üstünde..

22 Haziran 2012 Cuma

Komşu Komşu


EU04'deki zaferden sonra ciddi anlamda bir düşüş yaşayan ve kan kaybeden Yunanistan Milli Futbol takımı, ülkede yaşanan krizlerin bir nebze unutulması için EU12'de beklenenden yüksek bir performans sergiliyor.Gruplardaki başarının en büyük payı, Portekizli Teknik adam Fernando Santos. 

Milli Takımın başına geçme hikayesi enteresan aslında, çünkü federasyonun isteği üzerine değil, halkın isteği üzerine takımın başına gelmiş bir teknik adam olan Santos, oyunu iyi okuma, yerinde değişiklikler, 4-3-3 sistemini iyi bilmesi, oyuncularla iyi bir ilişki içinde olması ve hepsinden önemlisi yunan futbolunu iyi bilmesi,onun bu başarıda rol oynayan en önemli isim haline getiriyor. Theodoros Zagorakis, Stelios Ginnakopoulos, Antonios Nikopolidis gibi ülkede saygı duyulan futbolcuların formalarının emekliye ayrılması büyük kan kaybı olarak nitelendiriliyor olsa da,takım kaptanı Giorgios Karagounis takımda ciddi sorumluluklar üzerine alıyor,orta sahada beyin görevini yapan tecrübeli oyuncu Pana'da kariyerine devam etmektedir.Oyunu iyi oynayan,forvetleri iyi besleyebilen tipik 10 numara adamı. Avrupa'da,İnter ve Benfica'da top koşturmuş olması oyuncuya tecrübe katmış olmasıyla birlikte, kariyeri açısından da iyi bir geçmişe sahip olduğunu bize kanıtlıyor. 

Beğenerek izlediğim oyunculardan biriside Kostas Katsouranis. Katsouranis,defansif orta saha ve merkez pozisyonunda görev yapabilen bir oyuncu.Şampiyonada üçüncü bir stoper gibi gözükse de,hücum anlamında da takıma verdiği kattı yadsınamaz. 

Takımın ileri ucunda tanıdık bir isim var, Theofanis Gekas. Gekas, sezonun yarısını Samsunspor'da geçirerek Türkiye'de bir deneyim yaşadı, Salpingidis ile değişmeli oynayan ve gol yollarında etkili olan Gekas, standartlarda bir forvet, şuana kadar turnuvada pek etkili olamayan Samaras ile uyumu da göze çarpıyor. Her ne kadar, otoriterler tarafından bu gece oynanacak maçta Almanya favori gösterilse de, Yunanlar EU04'de Fransa'ya yaptıklarını Almanlara da yapmak istiyorlar, Karagounis yok, eğer tur atlamak istiyorlarsa yapılacak tek şey, iyi savunma yapıp, takım oyunu oynamak.

21 Haziran 2012 Perşembe

Portekiz Hakkında



Yıllardır Portekiz Milli Takımı'nı, Avrupa Şampiyonası ve Dünya Kupasında; girdiği grupları domine eden, bir Almanya, İspanya ve Avrupa futbol ekolünü yaratan ülkelerin başında görmesekte, oyuncularının mücadeleci yapısı, bitmek bilmeyen enerjileri, taktik açıdan teknik direktörleri ile ilişkileri ve oyuncuların birbirine sadık kalması günümüz futbolunda, onları gözde takımlardan biri haline getiriyor. Hepimizin bildiği gibi bir Madeira çocuğu olan Ronaldo'dan önce, takımın savaşçı orta sahalarına değinmek istiyorum.. Bu isimler Moutinho, Veloso ve Meireles.

Joao Moutinho'dan başlamak gerekirse muazzam bir oyun anlayışı olan, oyunun her iki yönünü oynayabilen, göbekte oynayıp weak foot diye tabir ettiğimiz ters ayaklarını iyi kullanabilen günümüz futbolunda her takıma dinamizm getirebilecek nitelikte bir oyuncu, 2010 yılında Sporting'den Porto'ya Transfer olduğunda Porto bu transferi gerçekleştirerek ne kadar iyi bir transfer politikası izlediğini hepimize göstermişti. 

Miguel Veloso'ya gelirsek, senelerdir beğenerek izlediğim hem sol bek, hem göbekte oynayabilen sol ayaklı mücadeleci bir futbolcu, Moutinho ile uyumunu EU12'de zaten görüyoruz, kariyerini şu sıralar Genoa takımında sürdüren Veloso ; Şampiyona bitiminde İspanya'ya gitme olasılığı dış basınlar tarafından yüksek ihtimal görülüyor. 

Raul Meireles'i bilmeyen yoktur herhalde. Gittiği her takımda başarıya ulaşan ve taraftarların gözde futbolcuları arasında olan Meireles, son 3-4 sene içinde Liverpool-Chelsea oyuncu alış-veriş piyasasında adı geçen futbolculardan biriydi. 2011-2012 Sezonunun başında 12M. Pound'a Chelsea'ye transferi gerçekleşen Meireles, Lampard, Essien, Mikel Gibi, Box oyuncuları ile birlikte forma giymiştir. Portekiz Milli Takımı, Armando Petit, Deco gibi orta sahanın kaliteli futbolcularını emekliye ayırdıktan sonra bu oyuncular ile çalıştığı için gerçekten çok şanslı. 

Takımın tek sorunu şimdilik forvet pozisyonu gibi gözüksede henüz 20 yaşında olan Benfica'lı genç yıldız Ricardo Oliveira, 10 sene sıkıntıyı ortadan kaldırabilecek gibi gözüküyor, Helder Postiga'nın formsuzluğu, Hugo Almeida'nın gerek Beşiktaş'ta gerek Milli Takımdan inişli çıkışlı performansları, teknik adam Bento'nun hoşuna gitmesede Postiga'ya eli mahkum durumda. Elbet O da, oyunu iyi oynayabilen ve harika bir kale önü oyuncusu olan eski toprak Pauleta'yı arıyordur ama genç yıldız Ricardo, Bento'nun sıkıntısını çözebilir.

Son olarak takımın demirbaşları Ronaldo,Nani ve Bruno Alves. 

Sir Alex'in vazgeçilmezi olan ve Premier Lig gibi bir ligde top koşturan Nani, Milli Takım için çok şey ifade ediyor. EU 12'de sürükleyiciliği, Postiga'ya attırdığı gol, Ronaldo ile uyumu göze çarpıyor. Bruno Alves ise Porto'nun ekmeğini yiyen ve 2010'da Zenit'in yolunu tutan yetenekli bir stoper. Cristiano Ronaldo'dan bahsetmeye gerek yok sanırım ona bir gün ayrı bir parantez açacağım. Çünkü O' en iyisi.